İlkay Gündoğan: Türkiye’ye karşı birinci kez oynamak biraz tuhaf olacak

Ulusal Grubu ve LaLiga gruplarından Barcelona formalarını giyen yıldız futbolcu İlkay Gündoğan, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

İlkay, Almanya- maçından, EURO 2024 maksatlarına, Premier Lig günlerinden, Barcelona’da devam eden mesleğine, Muhteşem Lig’den Galatasaray’ın Bayern Münih maçlarına birçok bahiste açıklamalarda bulundu.

İlkay Gündoğan, 21 Kasım Cumartesi günü Berlin’de oynanacak özel maçta Türkiye’ye karşı birinci sefer forma giyeceğini belirterek, şöyle konuştu:

Benim için özel bir maç olacak. Türkiye’ye karşı birinci sefer oynamak tahminen de biraz tuhaf olacak. Sonuçta memleketim, ailemin olduğu memleketimiz. Doğal ki Türkiye ile büyük bir bağım var ve daima olacak. Her sene en az bir sefer gitmeye çalışırım. Tatillerimi Türkiye’de geçirmeyi çok severim. Çok da arkadaşım var. Cenk Tosun maalesef şu an sakat, çok sık görüştüğüm bir arkadaşım. Takımda tanıdığım kimi oyuncular var, Çağlar Söyüncü, Hakan Çalhanoğlu üzere. Sonuçta rakip Türkiye olduğu için benim için çok özel bir maç olacak. 18-19 yaşında profesyonel oldum, her maça da profesyonel manasıyla çıktım. Her iki taraf da en güzel performansını alana koymak isteyecek. Statta atmosferin de çok hoş olacağını düşünüyorum. Hoş bir maç olacak. Biz de grup olarak âlâ bir performans sergileyip maçı almak istiyoruz.

İlkay, “Berlin’deki maçta hem Almanların hem de Türklerin dayanak olacağı tek isim olabilir misin?” sorusuna, şu cevabı verdi:

Öyle olacağına emin değilim, sonuçta seyirciler duygusal olacak. Daha evvel benim hatırladığım bir Mesut Özil bir de Emre Can, Türkiye’ye karşı Almanya forması giyen Türk asıllı isimler oldu. Onlar da birebirini söylemişlerdi, ‘Çok garip bir mücadeleydi’. Benim için de birebiri olacağını düşünüyorum. Sonuçta maç esnasında herkes duygusal olacak, kadrosunu destekleyecek. Onun için o denli büyük bir beklentim yok. İki grup için de hoş bir maç olsun. Hem statta olan hem de televizyon karşısında olan seyirciler hoş bir maç izlesin. Bu herkesi memnun eder.

Türk Ulusal Kadrosu’nun maçlarını da elinden geldiği kadar izlemeye çalıştığını lisana getiren yıldız futbolcu, şu tabirleri kullandı:

Her vakit kolay olmuyor. Çoklukla tıpkı vakitte oynadığımız için fakat ulusal kadro maçlarının ve Üstün Lig’in özetlerine bakıyorum. Maçların özetlerini izlemeyi seviyorum. Ben ve tüm ailem Türkiye’nin Avrupa Şampiyonası’na katılmasından çok büyük memnunluk duyuyoruz. Almanya’da yaşayan milyonlarca Türk olduğu için, Türk insanları için çok hoş olacağını düşünüyorum. Bizim için de çok hoş olacak. Sık sık takip etmeye çalışıyorum, her maç olmasa da Türkiye’yi âlâ görüyorum. Yeni hoca ile nitekim harikulade başladılar. 2’de 2 yaptılar. Hırvatistan deplasmanında 1-0 kazanmak çok âlâ bir skor. Türkiye’nin çok güzel bir takımı olduğunu düşünüyorum. Avrupa Şampiyonası’nda da kıymetli bir rol oynayabilirler.

İlkay Gündoğan, Türk Ulusal Kadrosunda beğendiği isimleri ise şöyle açıkladı:

Cenk Tosun arkadaşım ve çok âlâ bir forvet. Futbol eğitimini Almanya’da gördüğü için kontağımız daha bir öteki. Everton’da olduğunda sık sık görüşüyorduk. Liverpool, Manchester aralığı fazla değil. Çok sevdiğim bir forvet, maalesef çok büyük sakatlıklar yaşadığı için sık oynayamadı, performansını gösteremedi ancak inşallah Avrupa Şampiyonası’na kadar hazır olur. Âlâ başlayabileceğini düşünüyorum. Arda Güler Real Madrid’e gitti, çok yetenekli futbolcu. Hatta burada Antonio Rudiger ile bazen konuşuyoruz. O da Arda’yı çok beğeniyor, alışılmış fizikî olarak eksiklikleri var. İki sakatlıkla Real Madrid periyoduna çok düzgün başlamadı fakat çok yetenekli olduğunu düşünüyorum. Hatta Mesut Özil de tıpkı şeyi söylemişti. Mesut Özil’e benzeyen bir Türk futbolcu varsa birinci isim Arda Güler’dir. Onun geleceğini parlak görüyorum. Premier Lig dönemimde Çağlar ile sık sık karşı karşıya geldik. Hem futbolcu hem de karakter olarak çok sevdiğim bir kardeşim. Artık de Atletico Madrid’de. Çok beğendiğim bir defans oyuncusu.

Nagelsmann’ın bize taktiksel manada büyük katkısı oldu. Çok genç olmasına karşın çok zeki, çok akıllı, taktiksel manada kendisini çok geliştirmiş bir teknik yönetici. Muvaffakiyetleri da ortada. Bayern Münih’i genç yaşta şampiyon yapmak, o büyük futbolcularla her gün antrenman yapmak onun için de büyük bir deneyim oldu. Birebir formda ulusal kadroda da devam etmek istiyor. Başlangıcımız çok düzgündü. ABD’deki maçlar biraz tuhaftı ve yorucuydu. 10 günlük boşlukta Avrupa’dan ABD’ye gitmek, saat değişikliği bizi bayağı yordu. Orada iki maç oynayıp geri dönmek de güzel bir deneyimdi. Daha da güzel olacak, vaktimiz var. Hem Türkiye hem de sonrasındaki Avusturya maçını en yeterli biçimde oynayıp mart ayında yine bir ortaya geleceğiz. Avrupa Şampiyonası’na hazır bir halde başlamak istiyoruz.

İlkay Gündoğan, “2014’ün Dünya Şampiyonu Almanya, 2018 ve 2022’de kümelerden çıkamadı. EURO 2020’de ise son 16 çeşidinde elendi. Almanya’nın bu son turnuvalardaki düşüşünün sebepleri neler?” sorusunu, şu biçimde yanıtladı:

Çok sıkıntı bir soru. Karşılığı olsaydı zati tahminen de kendi katkımla ekibe yardım edebilirdim. Sonuçta bir nesil değişikliği oldu. Hele 2014 Dünya Kupası’ndan sonra Philipp Lahm ve Klose üzere çok kıymetli isimler ulusal kadrosu bıraktı. 2016 ve 2018’de de tıpkı biçimde. Her turnuva sonrasında yeni nesil, yeni oyuncular, yeni teknik yönetici. Joachim Löw, Hansi Flick, artık Julian Nagelsmann. Bu doğal bizim aleyhimize oldu. Bunlar futbolda olan şeyler. Sonuçta biz istediğimiz performansı sergileyemedik. Alman Ulusal Kadrosunun tarihinde muhakkak bir standart ve beklentiler var. Maalesef o beklentilerin altında kaldık. Bu kendi hatamız. Onun için inşallah önümüzdeki sene Avrupa Şampiyonası’nda bir fark ortaya koyabiliriz. Hatta yarı final, finale kadar inşallah çıkabiliriz. Amacımız bu.

Deneyimli futbolcu, Alman Ulusal Kadrosunda şampiyonluk amacının konuşulup konuşulmadığı istikametindeki bir soru üzerine, şöyle konuştu:

Şampiyonluk çok fazla konuşulmuyor. Zira geçen turnuvalardaki başarısızlıklar belirli. Beklentilerin bayağı altında kaldığımız için şimdilik şampiyonluktan konuşmuyoruz. Bizim birinci gayemiz antrenmanlarda çalışıp, kendimizi en âlâ biçimde hazırlayıp turnuvaya âlâ başlamak. Güzel başladıktan sonra performansımız ortada olacak, onun da bize öz itimat vereceğini düşünüyorum. Ondan sonra limitin olmadığını düşünüyorum. Turnuvaya uygun başladıktan sonra bu türlü kaliteli bir takım için limit olmadığını düşünüyorum. Almanya’daki 2006 Dünya Kupası’nı hatırlıyorum, 15-16 yaşındaydım. Çok heyecanlı geçti, dünyanın değişik ülkelerinden beşerler Almanya’ya geldi. O denli bir atmosferde futbol oynamak, futbolu sevmek, yaşamak değişik bir histi. Ona benzeyen bir atmosfer bekliyorum. Avrupa’nın en değişik ülkelerinden beşerler Avrupa’da buluşup, hem maç izlemek hem de futbolla eğlenecekleri bir atmosfer olacağını düşünüyorum. Konut sahipliği bizde olduğu için şayet yeterli ve başarılı bir turnuva oynarsak bu atmosferin daha hoş olacağını düşünüyorum. Alışılmış ki amacımız bizi destekleyen insanları memnun etmek. Futbolda performansınla seni sevenleri keyifli etmekten daha hoş bir his yok.

İlkay Gündoğan, Almanya’nın mesken sahipliğinde düzenlenecek EURO 2024’teki favorilerini ise şu sözlerle açıkladı:

Favori gördüğüm ekipler Fransa, Fransa’nın takımı çok yeterli. Her durumda 2-3 tane dünya çapında oyuncu var. Ondan sonra İngiltere. İngiltere de çabucak hemen birebir. Çok uygun futbol oynuyorlar, çok hazır bir formda geleceklerini de düşünüyorum. Onların gerisinden Portekiz, İspanya üzere gruplar ve bizi de saymak istiyorum. İnşallah Türkiye de olabilir. Sevinirim yani. Seve seve izlerim. Almanya hariç, desteklediğim grup doğal ki Türkiye. İnşallah EURO 2024’te Türkiye ile birebir kümeye düşmeyiz. İhtimali var mı tam bilmiyorum lakin inşallah düşmeyiz. Tahminen bizim için artık yarı final yahut final hoş olur aslında. Favori ekiplerin bunlar olacağını düşünüyorum.

İlkay, “EURO 2024’te hayalindeki final nasıl olur?” sorusuna, şu karşılığı verdi:

Hayalimdeki final Almanya-Türkiye demek isterim. Şimdiki maç dostluk maçı, o da doğal ki kıymetli. Hele Almanya’da çok Türk olduğu için. Almanya’da yaşayan Türkler için çok kıymetli bir çaba. Sonuçta dostluk maçı olduğu için skor ön planda değil fakat alışılmış Avrupa Şampiyonası’ndaki bir final olsaydı değişik bir durum olurdu. Benim için de alışılmış apayrı bir durum olurdu, bayağı bir güç olurdu, daha da sıkıntı, daha da tuhaf olurdu. Almanya ve Türkiye birisi finalde olursa beni memnun eder, ikisi de olursa o da keyifli eder.

Türk Ulusal Grubu’nun, Almanya’da doğan oyuncularından Kaan Ayhan’ın da, “Almanya maçı benim için özel olacak” kelamlarının hatırlatılması üzerine İlkay, şu biçimde konuştu:

Kaan’la sanırım Gelsenkirchen’de birkaç sene tıpkı okula gitmiştik. Tanışıyorduk. O benim, ben de onun futbolcu olduğunu biliyorduk. Sonuçta hem Alman hem Türk kültürünün ortasında büyüyorsun. İkisini de sevmesini öğreniyorsun. Hem onlar hem de benim için bu maçın manası daha da diğer.

Türkiye’ye geldiğinde büyük bir ilgi gördüğünü ve bundan keyifli olduğunu lisana getiren İlkay Gündoğan, şu tabirleri kullandı:

Daha çok yazın tatile geldiğimde memlekete gittiğimde, dedemleri, anneannemleri ziyaret ettiğimde ya da İzmir’de kalan babam ve annemi ziyaret ettiğimde ilgilerini çok hissediyorum. Benimle gurur duyduklarını söylemeleri, onların bana gösterdiği sevgi ve bedelin benim için manası değişik.

İlkay, geçtiğimiz dönem Manchester City ile Premier Lig, FA Cup ve Şampiyonlar Ligi’ni kazandıkları tarihi dönemi ise şöyle anlattı:

Hiç beklemediğim bir dönem oldu. Natürel ki hayal kurduğum ve bazen an an düşündüğüm. İstediğin şeyler oluyor ancak üç kupayı tıpkı senede kaldırmak değişik bir histi. Hiç unutmayacağım bir vakitti. Geçen sene düşünemediğim düzeyde bir futbol oynadık. Her kupayı da çok hak ettiğimize inanıyorum. Manchester City’de geçirdiğim 7 sene bir muvaffakiyetten öteki bir muvaffakiyete koştuk. Hiç beklemediğim bir şey oldu. Hiçbir vakit unutmayacağım bir periyot oldu. Manchester City periyodumu 3 kupayla kapatmak daha uygununu düşünemeyeceğim bir senaryoydu. Kaptanlık da hoş bir his fakat sonuçta ekip arkadaşların, hocan senin pahasını biliyorsa kaptanlık bandı aslında gerekmiyor. Kaptan olduğum için karakterimi ya da davranışımı değiştirmedim. Daima tıpkı kalmak istedim. Doğal ki bu 3 büyük kupayı kaptan olarak, grup ismine birinci kaldırmak farklı bir gururdu. Çok uzun vakit geçmedi, bazen fotoğraf ve görüntüler görünce hala tüylerim diken diken oluyor. Çok özel bir histi.

İlkay, “Yedi sene geçirdiğin, tarihi muvaffakiyetler elde ettiğin City’den ayrılarak Barcelona’ya gitmek senin için güç oldu mu?” sorusunu da şu karşılığı verdi:

Tabii ki kolay olmadı ancak daha uygun bir vakit bulamazdım, daha uygun bir senaryo olamazdı. Grup tarihinin en büyük muvaffakiyetinden sonra ayrılmak, daha yeterli bir senaryo olamazdı. Tekrar de güç oldu. Orada 7 sene geçirdim, ekip arkadaşları, hoca, kent, ülke, kültür olsun her şeyi bırakıyorsun. Yeni bir yerde, tıpkı memnunluğu bulmak için çabalıyorsun. Kolay olmadı fakat ben her vakit kendime meydan okumayı seviyorum. Onu için 32-33 yaşımda kitabımda birkaç sayfa eksik olduğunu düşündüm. Benim için de her vakit Barcelona’nın bedeli, Barcelona’nın oynadığı futbol ve kulüp apayrıydı. Bir gün Barcelona’da oynamak her vakit hayalimdi. Bu yaz nasipmiş. Onu da yapmak istedim. Xavi ile uygun görüşmelerimiz oldu, sonra da kendime şunu söyledim, ‘Şimdi yapmazsam bir daha bu fırsat gelmez’. O denli bir karar alıp yeni bir sayfa açtım.

Manchester City Teknik Yöneticisi Pep Guardiola ile diyaloglarının hala sürdüğünü belirten yıldız futbolcu şu sözleri kullandı:

İlişkimiz çok âlâ. Kendisi Barcelonalı, Barcelona’da konutu var. Hatta birkaç hafta evvel Barcelona’da belinden ameliyat oldu. 2-3 hafta Barcelona’da kalmak zorundaydı, Manchester City’nin maçlarında bile olamadı. Ben de onu konutunda ziyaret ettim, konuştuk. Barcelona’da benim yahut ailemin bir muhtaçlığı yahut diğer bir şey olursa her vakit onu arayabileceğimi söyledi. Bağımız devam ediyor, çok âlâ. Sık sık konuşuruz. Pep beni özlediğini söylüyor, ben de onu özlüyorum olağan ki. Sonuçta ikimiz de profesyoneliz, o Manchester City’de ben de Barcelona’da devam ediyorum. Pep’le tanıştığım, 7 hoş sene geçirdiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.

İlkay Gündoğan, “Pep Guardiola’yı öbür teknik yöneticilerden farklı kılan ögeler neler?” sorusuna, şu karşılığı verdi:

Diğer hocalarla kıyaslarsam, bence Pep taktiksel manada apayrı bir düzeyde. Dünyada hakikaten çok güzel hocalar var lakin Pep’in futbol anlayışı, futbola bakışı, her durumun değerini bildiğini ve kadroya hissettirebilecek halde toplantıları, bana apayrı bir paha verdi. Bazen diyorum, futbolu alışılmış ki biliyordum, Manchester City’ye gitmeden 25-26 sene futbol oynadım ancak Manchester City’ye gittikten, Pep’le çalışmaya başladıktan sonra güya futbolu yavaş yavaş öğrenmeye başladım. Benim için onun futbol beyni değişik.

İlkay, Pep Guardiola ile yaşadığı enteresan bir anın sorulması üzerine ise şöyle konuştu:

Çok anımız var. Cumartesi bir maçımız vardı, cuma günü maçtan evvelki son egzersizde taktik konuştuk, görüntü toplantısı oldu. Bize neler yapacağımızı ayrıntılı olarak anlattı. Maç için bir taktik kurmak ismine bayağı çabaladı. Cuma günü bize anlattı, antrenmana çıktık. Antrenman o kadar da makûs geçmedi lakin egzersizden sonra ‘Bugün yaptığınız her şeyi unutun, aklınızdan silin’ dedi. Sırf 1 gün evvel, maça saatler kala. Bazen taktikleri alanda uygulamakta zorlanıyorsunuz lakin muhakkak bir taktiğe karar verdikten sonra, ‘Her şeyi silin, yarın sabah öbür, kolay bir taktiği size gösterip cumartesi maçı oynayacağız.’ dedi. Biz de şaşırdık alışılmış ancak sonraki gün bize gelip anlattı, maçı oynadık ve rahat bir biçimde kazandık. Pep o denli birisiydi. Bir şey hissetmediyse bırakıp öbür bir şeye odaklanırdı. Birinci anda tuhaf geldi lakin sonra düşününce çok mantıklı geldi.

Bu dönem Premier Lig’deki şampiyonluk yarışını da kıymetlendiren tecrübeli futbolcu, şu sözleri kullandı:

Farklı ve heyecanlı bir yarış var. Son Chelsea-Manchester City maçı bayağı heyecanlı geçti. 4-4 bitti. Sonuçta benim ve herkes için Manchester City en büyük favori. Liverpool ve Arsenal de değerli bir rol oynayabilir. Bu dönem tahminen ikisi de dönem sonuna kadar devam edebilir, âlâ bir uğraş olacağını düşünüyorum. Tottenham da yeni hocasıyla güzel başladı, hoş bir futbol oynuyor. Premier Lig ismine da sonuna kadar çekişmeli olursa heyecanlı olur. Kalite olarak, futbol olarak kalbim Manchester City ile.

İlkay Gündoğan, “Manchester evvelce kırmızıydı, seninle başlayan periyotta ise artık büsbütün mavi. Manchester rekabetinden biraz bahseder misin?” sorusunu, şu biçimde yanıtladı:

Son yıllarda Manchester maviye döndü. Bu türlü rekabetler futbol ismine çok değerli. Birebir Türkiye’de İstanbul derbileri üzere. Taraftarlar ismine çok değerli, kıran kırana geçen çabalar. Manchester City’li de olsam Manchester United’ın da güzel bir dönem geçirmesini isterim.

İlkay, bu dönem başında transfer olduğu LaLiga’nın esaslı gruplarından Barcelona’da da tek niyetlerinin şampiyonluk olduğunu belirterek, şu biçimde konuştu:

Hedef şampiyonluk. Barcelona üzere bir kulüp için futbol oynarsan gayenin her dönem en az şampiyonluk. Onun üzerine Kral Kupası, Üstün Kupa, Şampiyonlar Ligi geliyor. Bu dönem Şampiyonlar Ligi’nin ehemmiyeti daha fazla. Zira geçtiğimiz iki dönem Barcelona UEFA Avrupa Ligi’ne kaldı. Bu da olağan ki kendisine yakışan bir şey değil. Şampiyonlar Ligi’nde kümede şu an önderiz, başkan olarak bitirmek istiyoruz. Ondan sonraki cinslerde düzgün performans gösterip Şampiyonlar Ligi’nde de başarılı olmak istiyoruz.

Bizim mutluluğumuz futbola bağlı. Futbolda memnunsak natürel ki bu özel hayatımıza da yansıyor. Futbolun manası bizim için apayrı şu an düzgün gidiyoruz. Daha da âlâ olacağımızı düşünüyorum. Nitekim genç bir kadromuz var. Çok potansiyelli, kalitesi olan bir ekibiz lakin vakte gereksinimimiz var. Bu türlü genç bir takıma başkan olmak için benim, Lewandowski ve Ter Stegen’in rolünün daha da değerli olduğunu düşünüyorum. Daha yeterli yerlere geleceğiz. Sonuçta daha yolumuzun başındayız. Onun üzerine genç hocamız var. Kimi şeylerde Pep’e çok benzeyen. Sonuçta birebir futbol ekolü, birebir eğitim. Onun için benzerlikler var. Lakin projenin daha başlangıcındayız, uzun bir yolumuz var. Ona da en düzgün biçimde hazırlanıp, Barcelona’yı tekrar Avrupa’nın en uygun yerlerine getirmek en değerli maksadımız.

Barcelona Teknik Yöneticisi Xavi ile uyumlarının çok yeterli olduğunu lisana getiren İlkay Gündoğan, şu sözleri kullandı:

Uyumumuz çok düzgün. Xavi için de Barcelona’ya gittim. Ön görüşmelerimiz çok düzgün geçti. İki defa telefonla görüştük. Karakterlerimizin birbirine benzediğini düşünüyorum. Hatta futbol görüşümüz de birbirine bayağı benziyor. O da orta saha oyuncusuydu. Benzerlikler çok fazla, ahengimiz çok düzgün. Onun için de en âlâ formda futbol oynamak istiyorum. Güzel bir yerlere geleceğinden eminim ve hak ettiğini de düşünüyorum.

İlkay, “Pep Guardiola ve Xavi’nin farkları neler?” sorusuna, şu karşılığı verdi:

Öncelikle deneyimleri çok farklı. Pep’in uzun yıllardır bir deneyimi var. Xavi 5. yılında, Avrupa’da ikinci dönemini oynuyor. Deneyim çok farklı ancak futbola bakışları çok benzeri. Xavi, Pep’in Barcelona’daki kaptanıydı. Ben de Pep’in Manchester City’deki kaptanıydım. Onun için her birimizin futbol görüşü aslında birebir diyebiliriz. Futbol zekası, futbol bakışı olsun Xavi’yi çok düzgün yerlerde göreceğimize inanıyorum.

İlkay Gündoğan, “Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde Alman takımı Bayern Münih’le olan maçlarını izleyebildin mi?” sorusunu şu halde yanıtladı:

İlk maçı izledim, ikinci maçı fazla izleyemedim, özetini seyrettim. Galatasaray’ı birinci maçta çok güzel buldum. Bayern Münih’ten daha âlâ, daha çok konum bulan, topla daha çok oynayan bir Galatasaray grubu gördüm. Çok güzel futbol. En azından 1 puan aslında 3 puanı hak eden bir Galatasaray gördüm. Lakin Avrupa’da futbol bazen tuhaf yani. Her vakit hak ettiğini alamıyorsun bilhassa Şampiyonlar Ligi’nde. Şampiyonlar Ligi’nde benim deneyimim çok düzgün de oynasan girdiğin durumları değerlendiremezsen, rakip bir defa gelip gol atıyor ve maçı kaybedebilirsin. Şampiyonlar Ligi farklı bir rekabet, orada girdiğin her durumu değerlendirmen gerekiyor. Onu maalesef Galatasaray birinci maçta başaramadı. Aslında 3 puanı hak etmişti lakin nasip değilmiş. İnşallah en azından 2. ve 3. olabilirler, Avrupa’da devam edebilirler. Çabucak çabucak talihleri tıpkı. Kopenhag ve konutunda Manchester United maçları var. İkisini de alabilecek bir Galatasaray ekibi görüyorum. İnşallah da alıp kümesi ikinci olarak tamamlarlar.

İlkay, Galatasaray’da beğendiği oyuncular hakkında ise şöyle konuştu:

Kerem çok yeterli. Kerem’i severek izledim. Icardi alışılmış ki Avrupa’da kendisini ispatlamış bir oyuncu. PSG ve Milan olsun. Wilfried Zaha, Premier Lig’den çok güzel tanıdığım bir futbolcu. Premier Lig’de çok uygun dönemler geçiren bir futbolcu. Teğe bir durumları olsun, şut, asist ve golleri olsun çok beğendiğim bir futbolcu. Lucas Torreira orta alanda çok fazla çalışan bir oyuncu, topla da kalitesi çok yüksek. Muslera da yıllardır Galatasaray kalesinde, çok deneyimli bir kaleci. Kadro için de çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Aslında daha sayacak çok oyuncu var. Hakim Ziyech, orta alanda Sergio Oliviera var. Sacha Boey var sağda, çok fazla sayacak oyuncu var. Galatasaray’ın takımı nitekim çok uygun. Hatta ulusal ekipteki Bayern Münihli arkadaşlar bile Galatasaray’ın takımını çok beğeniyorlar, çok güzel futbol oynadıklarını söylüyorlar. İyisi bakalım, inşallah Şampiyonlar Ligi’nde kümelerden çıkarlar.

Süper Lig’deki şampiyonluk yarışını da pahalandıran İlkay, şu formda konuştu:

Şampiyonluk sorusuna yanıt şu an kolay üzere gözüküyor. Ya Fenerbahçe ya Galatasaray olacak üzere gözüküyor. Tahminen de takım olarak iki grubun takımı öbür gruplarla kıyaslarsan diğer bir düzeyde. Geçen sene ve bu sene Adana Demirspor da uygun başladı. İzleyemiyorum fazla lakin büyük ihtimal güzel futbol oynuyorlar, tesadüfle olamaz yani. Sonuçta makul bir müddet maçlarını kazanırsan, muhakkak bir kaliten olması gerekiyor. Her yılki üzere Beşiktaş da var ancak bu dönem ya Galatasaray ya da Fenerbahçe şampiyon olacaktır diye düşünüyorum. Zira takım olarak öbür ekiplere karşı avantajları olduğunu düşünüyorum.

İlkay, mesleğindeki unutamadığı maç hakkında ise, şu sözleri kullandı:

En özel maçlar, birinci aklıma gelen geçen dönemin maçları. Şampiyonlar Ligi finali mesleğimde en büyük amaçtı. Hele 2013’te birinci Şampiyonlar Ligi finalimi oynadıktan ve kaybettikten sonra benim için en büyük gaye bir gün Şampiyonlar Ligi kupasını almaktı. Onun da İstanbul’da nasip olması benim için farklı bir histi. Türk halkının önünde, İstanbul’da Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırmak inanılmazdı. İstanbul’u çok seviyorum artık benim için daha da özel bir kent oldu. İstanbul’da kupayı kaldırdığım anı asla unutmayacağım. Şampiyonlar Ligi finali, FA Cup finalinde iki golüm, onların bedeli benim için çok farklı.

Yıldız futbolcu, “Türkiye ile güçlü bağların var ve zelzele ve orman yangınları devrinde de yaptığın yardımlarla bunu gösteriyorsun” kelamları üzerine ise şu formda konuştu:

Memleketim için elimden ne geliyorsa her vakit takviye olmaya çalışıyorum. Hem sarsıntı hem de orman yangınları periyodunda tüm Türk halkı üzere ben de çok üzüldüm. Bir katkım olduysa bundan memnunluk duyarım.

Haber Kaynağı: Anadolu Ajansı (AA)